Vergi Yükü Üzerine Uluslararası Kıyaslamalar

Bakan Şimşek, Türkiye’nin vergi yükünün uluslararası standartlara göre yüksek olmadığını belirtti. Ancak bu kıyaslamaların yetersiz olduğu vurgulanıyor.
Bakan Şimşek, 2026 yılı bütçe sunumunda Türkiye’nin vergi yükünün uluslararası kıyaslamalara göre yüksek olmadığını ifade etti. Ülkemizde genel vergi yükü %23,5 olarak belirtilmiştir.
Bu oran, dünya genelinde bazı ülkelerle karşılaştırıldığında haklılık payı taşımaktadır. Örneğin, İskandinav ülkeleri ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin çoğunda vergi yükü %40’ın üzerindedir.
OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ortalaması ise %34’tür. Ancak bu kıyaslamanın önemi, ülkelerin taşıma kapasitelerinin farklı olması nedeniyle sorgulanmaktadır.
Toplam vergi yükü, bir ülkedeki yıllık vergi gelirlerinin o ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH) içindeki oranı olarak tanımlanabilir. Bu hesaplama, dolaylı ve dolaysız vergiler ile sosyal güvenlik prim ödemelerini içermektedir.
Türkiye’nin toplam vergi yükü, OECD ve AB ülkelerinden düşük görünse de, bazı özellikler bu durumu sorgulamaya açmaktadır. Örneğin, Türkiye’de gıda fiyatları, dolar ve euro bazında AB ülkelerine göre daha yüksektir. Bu durum, satın alma gücünün düşüklüğü ile birleştiğinde, vergi yükünün vatandaş üzerinde daha ağır bir etki yarattığını göstermektedir.
Türkiye’de dolaylı vergilerin payı %66, dolaysız vergilerin payı ise %34’tür. Bu oran, AB ve OECD ülkelerinde genellikle tersine işlemektedir. Dolaylı vergi oranlarının artması, üretim maliyetlerini yükselterek fiyatları artırmakta ve ekonomik dengeyi bozabilmektedir.
Ayrıca, gelir vergisinin büyük kısmı sabit gelirler üzerinden tevkifat yoluyla elde edilmektedir. Bu durum, gelir dağılımındaki adaletsizliği artırmaktadır. Kayıt altındaki mükelleflerin, kayıt dışı vergileri de üstlenmesi, Türkiye’deki vergi sisteminin zorluklarını ortaya koymaktadır.
Enflasyon, dolaylı vergilerin en belirgin örneği olarak kabul edilmektedir. Diğer ülkelerde enflasyonun düşük olması, Türkiye’deki vergi yükünün daha ağır hale gelmesine neden olmaktadır.
Subjektif vergi yükü, bireylerin gelirlerine göre hissettikleri ekonomik baskıdır. Bu durum, vergi adaletine güvenin azaldığı toplumlarda vergi kaçırma eğilimlerini artırmaktadır. Sonuç olarak, Türkiye’deki vergi yükü, yapısal nedenlerden dolayı dağılım açısından bozuk bir yapı sergilemektedir.
Hayat pahalılığı, kişilerin gelirlerinin enflasyondan daha az artması ile tanımlanabilir. Eğer vergi ödemeleri sonrası kalan gelir, temel ihtiyaçları karşılamıyorsa, vergi yükü şikayet konusu haline gelmektedir.
Dolayısıyla, vergi adaleti için reform ihtiyacı açıktır. Bu reformlar gerçekleştirilmeden, enflasyonun kalıcı olarak düşmesi de mümkün görünmemektedir.
İlgili Haberler: Retail Türkiye Dergisi 200. Sayısına Ulaştı · Azerbaycan ve Türkiye’de Alışveriş Fiyatları Karşılaştırması