Trump, Hindistan ve Çin’in Rus Petrolü Almaktan Caydırabilir mi?

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Rusya’nın en büyük iki petrol şirketi Rosneft ve Lukoil’e yönelik ağır yaptırımlar açıkladı. Bu adım, Moskova’ya şimdiye kadar getirilen en sert ekonomik kısıtlamayı temsil ediyor. Ancak asıl soru şu: Hindistan ve Çin bu baskıya boyun eğip Rus petrolünü terk eder mi — yoksa küresel enerji fiyatları yeni bir şokla mı karşı karşıya kalacak?
Rusya’nın En Büyük Müşterileri: Hindistan ve Çin
Rusya günde yaklaşık 5 milyon varil ham petrol ihraç ediyor. Bunun 2,2 milyon varili Çin’e, 1,5 milyon varili Hindistan’a gidiyor. Türkiye günlük 400 bin varil ile üçüncü sırada yer alıyor.
Ukrayna’nın 2022’de işgal edilmesinden önce Hindistan’ın Rusya’dan petrol alımı oldukça sınırlıydı. Ancak G7 ülkelerinin tavan fiyat uygulamasıyla birlikte Moskova’nın varilleri indirimli hale gelince Hint rafinerileri bu fırsatı hızla değerlendirdi. Ucuza aldıkları ham petrolü işleyip uluslararası piyasalarda benzin ve dizel olarak piyasa fiyatından satarak ciddi kâr elde ettiler.
Bu düzen, hem Hindistan hem de Çin için önemli bir tedarik avantajı yaratmıştı — ta ki Trump’ın son yaptırımlarına kadar.
ABD’nin “İkincil Yaptırım” Kılıcı
Trump yönetiminin yeni yaptırımları, yalnızca Rosneft ve Lukoil’i kara listeye almakla kalmıyor, bu şirketlerle iş yapan tüm finans kurumlarını da hedef alıyor.
ABD, “ikincil yaptırım” tehdidiyle, Rus petrolü alan ülkelere açık bir mesaj veriyor:
“Ya dolar sistemine ve Amerikan sermaye piyasalarına erişiminizi koruyun, ya da Moskova ile iş yapmaya devam edin.”
Uluslararası şirketler açısından bu ikilem oldukça basit — ABD finans sisteminden dışlanmak, neredeyse hiçbir kurumun göze alamayacağı bir risk. Bu nedenle yaptırımlar, pratikte bir küresel kara liste etkisi yaratıyor.
Hint Rafinerileri Geri Adım Atıyor
Yaptırımların ardından ilk tepki Hindistan’dan geldi.
Dünyanın en büyük rafinerisine sahip Reliance Industries, Rus petrolüne yönelik alımlarını “yeniden kalibre edeceğini” açıkladı.
RBC Capital Markets’tan Helima Croft, bu adımın Hint ve Çinli rafinerileri alternatif kaynaklara yönelmeye zorlayacağını belirtiyor.
Rus petrolü taşıyan “gölge filo” sayesinde Moskova bugüne kadar G7 fiyat tavanını kısmen aşmayı başardı. Ancak artık sigorta ve gemi taşımacılığı dahil tüm Batılı altyapı zincirleri risk altında.
Rosneft’in hissedarı olduğu Nayara Rafinerisi, halihazırda İngiltere ve AB yaptırımları altında bulunuyor. Trump yönetiminin genişletilmiş yaptırımları bu tesisi de doğrudan hedef haline getirebilir.
Çinli Devler De Geri Çekiliyor
Reuters kaynaklarına göre, Çin’in dört büyük kamu petrol şirketi — PetroChina, Sinopec, CNOOC ve Zhenhua Oil — deniz yoluyla taşınan Rus petrolü alımlarını durdurdu.
Bu şirketlerin kararının, Trump yönetiminin Rosneft ve Lukoil’e yönelik yaptırımları sonrası geldiği bildiriliyor.
Çin günde 1,4 milyon varil Rus petrolünü deniz yoluyla, 900 bin varilini ise doğrudan boru hattıyla alıyor. Bu boru hattı anlaşmaları uzun vadeli olduğu için, yaptırımların kısa vadede bu akışı durdurması beklenmiyor.
Bununla birlikte Sinopec’in ticaret kolu Unipec, İngiltere’nin de aynı şirketlere yaptırım uygulamasının ardından Rus petrolü alımını durdurdu.
Piyasa verilerine göre, yaptırımlar öncesinde Çinli devlet rafinerileri deniz yoluyla günde 250-500 bin varil arası Rus petrolü satın alıyordu. Bu miktar şu anda neredeyse sıfıra inmiş durumda.
Moskova İçin Büyük Darbe
Rusya’nın enerji gelirleri, federal bütçesinin dörtte birini oluşturuyor. Dolayısıyla Hindistan ve Çin gibi iki dev müşterinin alımlarını azaltması, Moskova’nın mali kaynaklarını ciddi biçimde daraltabilir.
Kyiv School of Economics Institute’dan Benjamin Hilgenstock’a göre, yaptırımlar “Rus bütçesi açısından son derece kırılgan bir döneme” denk geldi.
2025’in ilk dokuz ayında enerji gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre %20 azaldı.
Buna karşın uzmanlar, Putin’in ekonomik baskıya boyun eğmeyeceği görüşünde birleşiyor.
Carnegie Russia Eurasia Center’dan Alexandra Prokopenko, “Putin’in hedefleri ekonomik mantığın çok ötesine geçiyor. Bu yaptırımlar kısa vadede onu masaya getirmez,” diyor.
Küresel Petrol Fiyatları Üzerinde Yeni Baskı
Trump’ın “tarihi” yaptırımları petrol piyasalarında hemen yankı buldu.
Brent petrol, haftanın başındaki 60 dolar seviyesinden %9 artışla 65–70 dolar aralığına yükseldi.
Energy Aspects kurucusu Amrita Sen, “Eğer 2 milyon varilden fazla bir arz kesintisi olursa fiyatlarda yukarı yönlü baskı kaçınılmaz,” diyor.
OPEC+ üyeleri, özellikle Suudi Arabistan, son aylarda üretimi artırarak piyasaya likidite sağlamaya çalışıyordu. Ancak Rusya kaynaklı arz kesintisi, Orta Doğu ve Afrika petrollerine yönelik talebi artırarak fiyatları yeniden yukarı çekebilir.
Société Générale’den Michael Haigh, “Piyasa şu anda belirsizliği satın alıyor. Hindistan ve Çin’in gerçekten geri çekilip çekilmeyeceğini kimse bilmiyor,” yorumunda bulundu.
Sonuç: Yaptırımların Etkisi Küresel Dengeleri Zorlayacak
Trump yönetiminin Rosneft ve Lukoil yaptırımları, Rus ekonomisine doğrudan maliyet yükleyen ilk adım oldu. Ancak bu karar, aynı zamanda küresel enerji arzını ve fiyat istikrarını tehdit eden yeni bir dönemi başlatıyor.
Hindistan ve Çin kısa vadede alımlarını azaltabilir, ancak bu durum Orta Doğu, Afrika ve Latin Amerika menşeli ham petrolün fiyatını artırarak küresel enflasyonu yeniden tetikleyebilir.
Washington için bu tablo paradoksal: Moskova’yı zayıflatırken, yüksek petrol fiyatlarıyla küresel ekonomi üzerindeki baskıyı artırabilir.
Kaynak: FT, Reuters
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]